Yasir ailesine yapılan işkence akıllara durgunluk verecek derecede idi. Yasir, aslen Yemen diyarından Mekke'ye gelip yerleşmişti. Mekke'ye geldiğinden Mahzumoğullarından Ebû Huzeyfe b. Muğire'nin himayesine girmişti. O da Yasir'i cariyesi Sümeyye ile evlendirmişti. Bu evlikten iki erkek çocuk dünyaya gelmişti. Biri Ammar, diğeri de Abdullah'tı.
Yasir ailesinin fertleri iman etmişlerdi. Müşrikler Kâinatın Efendisi'ne bir şey yapamayınca ve de Ebû Talib'in beklenmedik çıkışı ile karşılaşınca bu sefer de iman eden diğer mü'minlere yöneldiler. Bunlardan biri de Yasir ve ailesi idi.
Yasir ailesinin fertleri başta Yasir olmak üzere, eşi Sümeyye ve oğlu Ammar büyük işkencelere uğruyorlardı.
Güneşin zirvede olduğu vakitlerde Yasir ile Sümeyye'yi kızgın kumların üzerine yatırıyorlar, onlardan dinlerinden dönmesini istiyorlar, "Hayır!" cevabını alınca da aklın almayacağı her türlü vahşete başvuruyorlardı.
Bir tarafta Yasir, diğer tarafta da Sümeyye kıvranmaktadır. Tam o sırada Kâinatın Efendisi çıkagelir, içler acısı manzara karşından içi burkulur, gözlerinden yaşlar akar ve buyururlar ki:
"Sabredin ey Yasir ailesi! Sabredin ey Yasir ailesi! Ey Yasir ailesi! Bu çektikleriniz karşısında sizin mükâfatınız cennettir. Sabredin kardeşlerim! Rabbimizin rahmeti yakındır."
Karşısında Kâinatın Efendisi'ni gören Yasir, mutlu olmuş, dayanılmaz acıların verdiği ıstırapla ağlayarak Kâinatın Efendisi'ne sorar:
– Ya Resûlullah! Bu durum ne kadar devam edecek?
Kâinatın Efendisi büyük elem ve ıstırap içindedir, ellerini Rabbine açar ve Yasir ailesi için duada bulunur. Bu konuşmadan kısa zaman sonra Yasir'in vücudu çektiği işkencelere dayanamaz ve ruhunu Rabb'ine teslim eder. Yasir erkeklerden ilk şehittir.